top of page
  • sedavuralll1003

101 Sene Önce TBMM'de Saltanatın Kaldırılması Görüşmelerinde Yaşananlar Sizi Derinden Etkileyecek

Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanmasının ardından yeni dönemde nasıl bir yönetim şeklinin benimseneceği tartışılmaya başlandı.


Savaş kazanıldığına göre Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kendisini lağvederek tüm yönetimi yeniden İstanbul'a ve Padişah'a bırakacağını düşünenlerin sayısı hiç de az değildi.


Ancak kelle koltukta, üstelik Padişah'a bağlı İstanbul hükümetinin engellemelerine rağmen savaşı kazanan Ankara hükümeti, artık yeni bir rejimin tesis edilmesi için hazırlıkları hızlandırdı.


Mustafa Kemal Paşa, kendilerine sadece iki sene önce idam fermanları hazırlatan Osmanlı hanedanına kapıları sonuna kadar kapatmıştı.


Milli Mücadele yalnızca Yunanistan'a karşı değil iç dinamiklere karşı da verilmişti. Zaferden sonra bu payenin yeniden Osmanlı hanedanına teslim edilmesi, Milli Mücadeleyi gerçekleştirenler için düşünülmezdi. Peki, ne yapacaklardı?


Saltanatın kaldırılmasına doğrudan doğruya yol açan olay, barış konferansına Ankara ve İstanbul hükümetlerinin birlikte davet edilmeleri oldu.


Bu kabul edilemezdi.


İstanbul hükümetinin bir parçası olmadığı bir zaferin temsilcisi olarak görülmesi TBMM'de büyük bir tepkiyle karşılandı.


Artık bu işi kökünden çözmek gerekecekti.


17 Ekim tarihli bir telgrafla sadrazam Tevfik Paşa barış konferansında ortak bir tavır belirlemek amacıyla Mustafa Kemal Paşa'ya başvurarak konferansa birlikte katılmayı teklif etse de Mustafa Kemal Paşa bu öneriyi şiddetle reddetti.


İki gün sonra toplanan TBMM, Saltanatın kaldırılmasını görüşmeye başladı.


Ancak bu görüşmeler sanıldığı kadar kolay olmayacaktı. Yüzyıllardır devam eden Osmanlı Saltanatı ve Halifeliğin birbirlerinden ayrılmasına karşı çıkan milletvekilleri oldu.


Görüşmeler tıkanınca komisyona devredildi ve işte ondan sonra olanlar oldu.


Mustafa Kemal Paşa, büyük bir öfkeyle komisyonun görüşme yaptığı odadan içeri girdi.


Masaya yumruğunu vurdu ve şunları söyledi:


"Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. Hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk milletinin hakimiyet ve saltanatına vaziülyed olmuşlardı. Bu tasallutlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdir. Şimdi de, Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi eline bifiil almış bulunuyor."


"Bu bir emrivakidir. Mevzubahis olan millete saltanatı bırakacak mıyız bırakmayacak mıyız tartışması değildir. Yalnızca bu olmuş bitmiş gerçeği ifade etmekten ibarettir. Eğer siz gerekeni yapmazsanız, gerçekler her şekilde ifade olunur; lakin ihtimal odur ki bazı kelleler de gider."


Mustafa Kemal Paşa bu sert ifadeleriyle bulundukları yerin bir İhtilal Meclisi olduğunu hatırlatıyordu. Milletin kendi hakimiyetini Osmanlı Saltanatına tekrar teslim etmeyeceğini en net bir şekilde ifade etmişti.


Mustafa Kemal Paşa'nın bu sert sözlerinin ardından tartışmaları yürüten isimler geri adım attılar.


"Biz bu meseleyi daha farklı değerlendiriyorduk şimdi aydınlandık" dediler.


Mustafa Kemal Paşa'nın ifade ettiği gibi bu iş çoktan bitmişti.


Şimdi tek yapılacak olan bunu resmi bir çerçeveye oturtmaktı.


Mustafa Kemal Paşa'nın sert müdahalesi üzerine TBMM, saltanatın kaldırılmasına karar verdi. TBMM "İstanbul'daki şekli hükümetin tarihe karıştığını duyurdu" bildirdi.


TBMM'nin bu kararı İstanbul'a gönderilince son kabine toplantısını yapan İstanbul hükümeti ardından istifasını Padişah Vahdettin'e sundu.


7 Kasım tarihi geldiğinde ise Osmanlı Devleti'nin tüm kurumları boşaltılıp lağvedildi.


Şimdi geriye Padişah Vahdettin'in ne yapacağı sorusu kalmıştı.


Saltanatı kaldırılan, yetkileri elinden alınan son Osmanlı Padişahı Vahdettin, İngilizlere bir mektup yazarak can güvenliğinin olmadığını ifade ederek kendilerinden sığınma talep etti.


İngilizlerden gelen olumlu yanıtın ardından haremiyle birlikte saraydan çıkan Vahdettin, 17 Kasım sabahı Boğaziçi'nden demirli bulunan Malaya zırhlısına binerek İstanbul'u terk etti.


İlk önce Malta'ya giden son padişah, buradan İtalya'ya geçti.


Son Padişah Sultan Vahdettin, 16 Mayıs 1926'da San Remo'da öldü.


Cenazesi, Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul edilmedi. Suriye'de defnedildi.







14 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page